08 June 2012

"Shopping Fest" : Fest Başıma, Başım Fest'e


Gene yaz geldi. Konserler, şovlar, gösteriler, festivaller başladı ve insanlar yaz havasına iyiden iyiye girdiler denilebilir. Son günlerde de başkentimiz Ankara'da şoping fest adıyla (İngilizce olarak Shopping Fest diye yazılıyor) hayatımıza yeni yeni girmeye başlayan ve özellikle basın yayın organlarında adının geçtiği cümlelerde büyük bir özenle "alışveriş çılgınlığı" ifadesinin de kullanıldığı bir sözüm ona festival reklam ediliyor. Ben bu yaşıma geldim o kadar festival duydum gördüm, ama alışverişin de festivali mi olurmuş diye düşünmeden edemiyorum ve bu işi halen aklım hafsalam almıyor. Almıyor ama aldığı başka şeyler var elbette. Önce herşey, bütün bu kampanyalar, sözde göstermelik indirimler, şovlar ve etkinliklerle süslenerek insanları internet başından alışveriş merkezlerine çekmeyi amaçlayan bu festival de nereden çıktı diye düşünmekle başladı. 


Sözü dolaştırmaya gerek yok, şoping Fest'in açık anlamı; anneler günü, sevgülüler günü, gadınlar günü, kırismas gibi kapitalizmin alışverişi körüklemek ve tüketicinin cebinde kalan son kırıntıları da çok sayın böyük sermaye kesiminin şişkin banka hesaplarına yamalayabilmek amacıyla uydurduğu zırvalıklar serisinin; bilinçli müşterilerin, bulduğumu alırım tüketicisinin yerine geçmesi ve kalp şeklinde kaşarı filan da artık "yememesi" nedeniyle zora girerek, yeni yeni uydurduğu milenyum saçmalığıdır.


Peki ya basının "alışveriş çılgınlığı" kışkırtmacasına ne demeli? Zira -tabii ki- o basını da elinde bulunduran böyük amcalar artık alışverişin "normal" olanıyla da tatmin olamamaktadır. Piyasa e-ticaretin'de devreye girmesiyle aşırı rekabetçidir artık, 80'lerdeki gibi etraf müşteri dolu filan değildir, müşteri vardır ama üretici ondan da fazla vardır, Çin diye bir mefhum dünyayı kasıp kavurmaktadır, öyle ki adamlar Hereke halısının sahtesini üretebilmek için Hereke adında bir kasaba bile oluşturacak kadar ileri gitmişlerdir, artık ne üretirsem satarım devri kapanmıştır, raflarda aynı çeşit ve marka üründen iki sıra görebilmek bile imkansızdır, zaten kutlatacak "gün" de kalmamıştır ellerinde ve bir çıkış yolu lazımdır. Artık alışverişin "normal" olanı değil, "çılgın" olanı ancak ve ancak elitistlerin şişkin karnını doyurabilecektir. Tüketici "çıldırdıkça" onlar helikopterlerini yeni modelleriyle değiştirme imkanına kavuşacak, ama çalışanının maaşına zam filan yapmaya gerek duyulmayacaktır. Çalışanına ayın sonunu zor getirecek kadar bir ücreti reva görenler, aynı çalışanın her ne hikmetse mesai saatleri dışında şoppping festlerde "çıldırmasını" beklemek zorundadırlar. Bu da global ekonomideki en büyük açmazı oluşturmaktadır elbette ama yapacak birşey de yoktur, tüketici bir şekilde "çıldırtılmalıdır".


Her şeyi bir yana bırakın, adının bile "alışveriş festivali" diye Türkçe* anılmaması, bu ne idüü belirsiz küresel projelerin taa nerelerden geldiğini bile anlatmaya yetiyor. Neymiş efendim %80'e varan indirimmiş de, çekilişmiş de, kuraymış da. Koyarsın aylardır raflarda beklemekten naftalinle tanışmaya gün sayar hale gelmiş tişörtü kapı önüne, gerisine koy istediğin etiketi. O tişörtü de 20 yerine 10'a satsan ne olur, 3'e satsan ne olur. Önemli olan müşteri kapıdan içeriye bir girsin, cıstak cıstak dans müziği eşliğinde, alışverişi körükleyen kokular da yukardan fısfıslansın, cazibeli güzel bayanlar-erkekler tezgahtar kılığında etrafında dolaşsın, gel de birşey almadan çık bakalım. 


Haa cep numaranı vermeden de çıkamazsın, artık dışarda simitçi hariç herkes cep numaranın peşinde. Adına CRM dedikleri, müşteriyi yakalayıp bırakmama stratejisinin bir gereğidir ve o numaralar da bir güzel satılır binlerce dolara başka firmalara... artık gelsin her gün sms'ler, duyurular, reklamlar, kampanyalar... 


Sonra da kredi kartı ekstrenize bakıp bakıp Kemal Sunal'ın o meşhur repliğini "Fest Başıma, Başım Feste"  şeklinde acı acı mırıldanırken bulursunuz kendinizi...


Şoping fest... gidin gidin... alışveriş yapın, dolaşın o havalı ve süslü mağazalarda.


Her gün önünden geçip selam bile vermediğiniz bakkal amca da veresiye defterinde dolaşsın, stopajını nereden çıkaracağını bulmak için. 




Hey gidi dünyam heey...


Nihat
--------
*"Festival"in Türkçe olmadığının farkındayım. En azından buna da razı olurum anlamında söylenmiştir.

No comments:

Post a Comment

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...