Bizim insanımız ticaret denince işin sadece sonuç kısmına bakar. Yani nedir? Para kazanmak, yani kar elde etmek.
Yani aslında mevzuya tersten bakılır, tersten başlanır ve öyle gider. Para kazanmak tabii ki nihai amaçtır ama ilk ve yegane hedef para kazanmak olduğunda pek çok şey gözardı edilmektedir.
Kısacası;
- Ticari faaliyetler çoğu kez organizasyonel bilgi, kültür ve özen ister. Oysa maalesef bizim insanımız işini düzgün yapmaz, profesyonellik, sistematik çalışma, planlama ve organizasyonel bilgisi eksiktir (işine gelirse kardeşim).
- Ticaretin önemli kısmı iletişimdir aslında. En azından yönetim kademesinden başlamak üzere aşağıya doğru iletişim temelli bir eğitimden geçmiş personelin, en azından asgari düzeyde becerili personelin işi yürütmesi beklenilir. Ama ne yazık ki bizde tersi görülür. Genelde başta iş sahibi olmak üzere yönetim kademesinin maalesef ki iletişim becerisi genellikle zayıftır. Düşündüğünü ifade edemez, karşıdakini iyi dinlemez ve tam anlamaz, aşırı gururludur ve tepkilidir, çünkü yetkilidir. (Söz kesmeler, karşılıklı bağırış çağırışlar vs..)
- Üzülerek belirtmek gerekirse bizim insanımız zaten genelde toplumsal hayatın her alanında insana saygı unsurunu temel alan bir anlayışa sahip değildir. Kuyrukta bir kişinin önüne geçebilmek en önemli başarı ölçütüdür.
- Müşteri memnuniyeti anlayışı bizde satış gerçekleşinceye (yani parayı alıncaya) kadar çalışır, sonrasında sıfır değil sıfırın da altındadır (gelen sağlar bizimdir).
- Yaptığı iş ile ilgili eğitimli ve donanımlı olmayı, konusuna hakim olmayı, kadrolarını da bu yönde oluşturmayı, yani profesyonelliği önemsemez (biz babadan böyle öğrendik).
- Çok şey yapmaya çalışır ama hepsini yarım yamalak yürütür. AR-GE, uzmanlaşma ve markalaşma bilinci gelişmemiştir (idare et abi).
- Çözüm odaklı değildir. İş hayatında sorunlara çareler bulup insanı (müşteriyi ve çalışanını) memnun edecek tedbirler almak, yeni ve sofistike yöntemler ile kolaylaştırıcı uygulamalar geliştirmek direk karlılığa yönelik olmadığı sürece aklının ucundan pek geçmez (böyle de paramı kazanıyorum).
- Zaman yönetimi konusunda da zayıftır. (toplantıyla zaman kaybedilmez, herkes işinin başında olsun).
- Hiç bir zaman hatayı kendinde bulmaz, işine ve kendine laf söyletmez, toz kondurmaz (bu yaşta bana işimi mi öğreteceksin).
- Hatasını görmüş ve anlamış olsa dahi bunu karşı tarafa hissettirmez, kibir tavan yapar, özür dilemek gibi konulardan uzaktır, son ana kadar şartları zorlar ve en iyi savunma saldırıdır düşüncesiyle tam tersine hata karşı tarafa yüklenerek kendisini aklama gayretine girer (Ben öyle demedim sen yanlış anlamışsın).
- Müşteri ise çoğu kez satın aldığı malını tam tanımaz, haklarını bilmez, takip etmez, tepki göstermez. Bu da iş sahibinin işine gelir, onu tembelliğe ve kolaycılığa iter. (Banane başkası uğraşsın şimdi huzurumu bozamam / nasıl olsa satıyorum).
- Genelde bizde ticaret denilince akla sadece reklam gelir. Yani müşteri sirkülasyonu bol olsun yeterlidir onun için İşin %90'ı reklam, %10'u üretimdir. İnsana ve dolayısıyla kaliteye yatırım pek düşünülmez (dükkana 20 kişi gelip 10 kişi alışveriş yapacağına, 100 kişi gelsin de 5 kişi alışveriş yapsın).
No comments:
Post a Comment