26 May 2012

Güzel Türkçe'mizin Güzel Olmayan Kullanımı

Ne zamandır bu konuda birşeyler yazmayı düşünürken, biraz önce Türkçe'yi en düzgün kullanan ve çocukluğumun en ünlü sunucularından olan Orhan Boran'ın vefatı ile artık daha fazla beklememem gerektiğini düşündüm.


Türkçe'nin hem sözlü, hem de özellikle yazılı ortamda özensiz kullanımı ve adına sanal alem dedikleri internet dünyasında dilbilgisi kurallarının kullanımının neredeyse hiçe sayılması çok çok üzüldüğüm konulardan birisi. Bir milleti köklerinden kopmadan yaşatarak  tarihine, kültürüne bağlı tutan; örf, anane ve geleneklerine saygılı bir gençliğe sahip olarak ileriye sağlam adımlarla yürümesini sağlayabilecek en önemli unsurlardan birisi de dildir.  Düşüncem odur ki özellikle yazı dilindeki özensizlik hiç bir hoşgörüyü kabul etmez. Yazdıklarıyla sorumluluk hissetme anlamında kendisini çok önemli yerlerde görmeyenlerle sınırlı kalsa bu özensizlik, yine bir yere kadar hoşgörü sınırları içerisine dahil etmek mümkün olabilirdi. 


Ama durum o kadar ciddi boyutlarda ki, Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinden hemen biraz önce alıntıladığım şu paragraf, bu ciddiyeti gözler önüne sermek için herhalde yeterli olacaktır:


"Gölcük İlçe Belediyesi’nin anlaştığı taşeron temizlik firmasında temizlik işçisi olarak çalışan Selçuk Kahraman’ın kendisini elindeki kemerle taciz eden bir çocuk arasındaki "Oğlum bak git" diye başlayan diyalog ve süpürgeli kavganın bir anda sanal alemde fenomen haline gelmesi sonucu bunalıma girdiği belirtildi"

Burada gazetenin yazı işlerini, içerikten sorumlu yetkililerini uyaracak ve "yayınladığınız haber metinlerini bir kez olsun dikkatle okumuyor musunuz?" diye azarlayacak halim yok. Ne de olsa üç-beş kişinin lütfedip okuduğu blog sayfamda kendi çapımda bir fayda üretme çabasındayım ve cürmüm kadar yer yakmaya çalışıyorum.

Tek yapmaya çalıştığım şey farkındalık yaratmak. Yukardaki cümleyi noktalama işaretleri ve dilbilgisi kurallarına göre yazılmış bir yazı olarak bir defada okuyup anlama hakkımın peşindeyim sadece. 

Sadece yukardaki cümleyi değil, onun özelinde anadilimiz olan Türkçe ile yazılmış milyonlarca diğer yazıları...

Bu sadece benim hakkım değil, Türkçe'mize yeterince özeni göstermeden yazılar yazan, ama aynı zamanda da birer okuyucu olanların da en doğal hakkı. Öyleyse en klasik ifadesiyle neden kapımızın önünü temizlemekle işe başlamıyoruz? Bunu yaparken, aynı zamanda neden dil kurallarına uygun kaleme alınmış bir blog yazısının altına "Türkçe'mize saygı gösterilen bir yazı olmuş" diyerek küçük bir teşekkürle yazarı ödüllendirmiyoruz?

*    *    *
Yukardaki yazıya dönersek, özellikle bu türden uzun ifadelerin yazarın elinde patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu görmek gerek. Gerektiğinde ben de uzun cümleler kurmayı severim, aşırıya kaçılmadığında yazının içerik kalitesine aynı zamanda görsel bir zenginlikte katan ayrı bir unsur olabilir. Ama bu aynı zamanda zahmet gerektiren bir durumdur. Şahsen, yazdığım uzun bir cümleyi en az 3 defa okuduğumu ve her düzeltmede tekrar baştan okuduğumu burada belirtmem gerekiyor. 

Yukardaki cümlede görülen ana problemlere bir göz atmak gerekirse, 

1) Öncelikle özne ile yüklem arasında çok uzun bir zaman geçtiği için okurken anlam kaybolması ve uyumsuzluk oluşmuş.

2) Bu kadar uzun bir cümlede hiç bir noktalama işareti kullanılmamış. Böylece okuyucunun nerede ne kadar durması gerektiği gösterilmemiş. 

3) "...Selçuk Kahraman’ın kendisini elindeki kemerle taciz eden bir çocuk arasındaki.." ifadesi oldukça sıkıntılı.

Onun yerine cümle şöyle olsaydı nasıl olurdu acaba?;

"KOCAELİ’nin Gölcük İlçe Belediyesi’nin anlaştığı taşeron temizlik firmasında temizlik işçisi olarak çalışan Selçuk Kahraman’ın; elindeki kemeri kullanarak kendisini taciz eden bir çocuk ile arasında  "Oğlum bak git" diye başlayarak cereyan eden diyalog ve süpürgeli kavganın bir anda sanal alemde fenomen haline gelmesi sonucu bunalıma girdiği belirtildi"

Burada neden virgül değilde noktalı virgül kullandığım sorulabiliir. Çünkü bana göre cümle o kadar uzun ki; normalden biraz daha uzun bekletilen okuyucu, ("A; B olayının, C'ye neden olması nedeniyle bunalıma girdi" şeklindeki cümlede görülebileceği gibi) "süpürgeli kavganın" ifadesinden sonraki gizli virgüle kadar anlam bütünlüğünü bozmadan getirilmeli ve bu uzun beklemenin etkisiyle anlamı kafasında kolayca oturtabilmeli.

Sonuç olarak, genç nesillerin Türkçe'nin düzgün kullanımına daha çok özendirilmesi ve internetin cep telefonlarında da kullanımıyla gittikçe yaygınlaşan bozuk ifadelerin yazı dilimizden uzaklaştırılması için hepimiz elbirliğiyle çalışmalı, bunu gelecek nesillere olan bir borç bilinciyle yerine getirmeliyiz.

Aksi halde Türkçe'mizi çok ama çok zor günler bekliyor.

Faydayı paylaşmak ümidiyle...

5 comments:

  1. Kendi yazılarımda da kendimle ilgili en büyük sıkıntılarımdan birini paylaşmışsınız.Ben de çok uzun cümleler kuruyorum sanırım.Cümlenin sonuna geldiğimde nasıl bağlayacağımı bilemiyorum hatta bazen:)
    (Şu an, bu yorumu yazarken bile, cümleleri kısaltmak için üzerinde düşünmem gerekti.)

    ReplyDelete
  2. Bu genelde karşılaşılan bir durum esasında. Tek yapılması gereken şey ise yazılanları başkasından önce kendimizin baştan bir kez okuması. Ben de bu yazıyı yazarken kimseyi suçlamak, küçümsemek ya da itham etmek için değil, sadece bir farkındalık oluşturmak amacıyla yazdım. Yoksa hepimiz zaman zaman hatalar yapabiliyoruz. Esas sorun, konuyu ciddiye alıp almadığımızda saklı.

    ReplyDelete
  3. Yazım yanlışları, uzun ve düzensiz cümle kurmak bir yana günümüz gençlerinin çoğunluğunun bu gün Türkçe'yi katleden konuşma dili çok daha vahim bir hal almaya başladı. Hani şu çok yerine "çogh" ya da gidiyorum yerine "gidioum" tarzı konuşmalar beni öylesine irite ediyor ki.. Ve bu bir virüs misali yayıldıkça yayılıyor, bir bakıyorsunuz yaşı ayyuka ermiş koca koca insanlar aynı irite kelimeleri kullanıyorlar.. Gerçekten önemli bir konu bu ama ne yazık ki artık kimse önemsemiyor..

    ReplyDelete
  4. ''süpergeli kavga''... iki saattir 'süperge' ne demek diye düşündüm yah:D
    Yazım yanlışları yapmamak ve düzgün cümle kurmak, çok kolay bir şey değil ama... Bir gazeteci elbette doğru düzgün yazmalı ama mesela; sıradan bir blog yazarı noktalama işaretlerini tam olarak bilmeyebilir veya uzun cümle kurarken mutlak cümlede anlatım bozukluğu oluşabilir. Mesela ben düzgün cümle kurmaya çok önem veriyorum ama dil bilgisi kıtlığımdan sorun yaşıyorum, özen göstermemekten değil:D Forum vb. sitelerde de böyle çoğu üyeler. Bunların dışında sürekli yabancı kelimeler kullanarak yazı yazanlar bana batıyor. Ne kadar 'yabancı kelime kullanırsam o kadar elitim' gibi bir düşünce mi var bilmiyorum ama keşke birileri düzgün Türkçe kullanmanın çok ''cool'' bir şey olduğunu gençler arasında yaysa.

    ReplyDelete
  5. Aslında konu açıldıkça uzayacak, derin bir konu. Bu noktada herkesin bir kalite çıtası olması da çok doğal. Kimi -de'lerin ayrı yazılmasına kadar hassastır (ben gibi), aynı şekilde cümlelerin anlam bütünlüğünün olmasına da. Kimisi ise yabancı kelimelerin kullanımına çok kızabilir, ya da internet dilinin Türkçe'yi bozmasına. Ben hepsinde de en azından belirli bir düzeyin tutturulmasından yanayım. Bir insan aynı anda hepsine de dikkat edebilmeli. Bir cümlenin içinde tamamen Türkçe ifadeler özenle seçilerek kullanılmış olabilir, ama özne ile yüklem uyumsuzsa, virgüller, noktalı virgüller, büyük harfler yerli yerinde kullanılmamışsa yine birşeyler eksik olacak, iş tamamına erdirilememiş olacaktır.

    ReplyDelete

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...